ARI ÜRÜNLERİNDE ÜRETİM ÇEŞİTLİLİĞİ :
Ülkemiz arıcılığındaki temel ürünün bal olmasına karşın, bal üretimi yanında arı sütü veya polen ya da her iki ürünün beraber üretimi arıcılığın karlılığını artırmaktadır. Diğer yandan Ülkemiz koşullarında, Batı Anadolu Bölgesinde arıcıların çoğu, bal üretimlerinin önemli bir kısmını “çam balı” olarak gerçekleştirirler. Ancak, çevre şartlarına (ısı, rutubet, yağmur) bağlı olarak çam balı üretim miktarlarında yıldan yıla önemli farklılıklar oluşur. Özellikle çam balı üretimi için olumsuz koşullarda arı sütü ve polen üretimi, en azından asgari bir kazanç yönüyle arıcının sigortası durumundadır. Ayrıca, son yıllarda tüketiciler arasında arı sütü ve polene karşı büyük bir talebin oluşması daha karlı bir arıcılık için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Kısaca, arıcılıkta üretim çeşitliliği ve bu ürünlerin kaliteli üretimleri hem üretici hem de tüketici yönünden önem arz eder.
Dünya genelinde en çok üretilen ve ticareti yapılan temel arı ürünü baldır. Bunun yanında bal mumu, polen, arı sütü ve propolis arı ürünleri olarak Dünya ticaretinde önemli yer almaktadır. Bir diğer arı ürünü olan arı zehrinin üretim ve tüketimi diğer arı ürünlerine göre oldukça sınırlıdır. Arı ürünleriyle ilgili bazı faydalı bilgiler aşağıda konu başlıkları içinde verilmiştir.
BAL :
İnsan sağlığı ve beslenmesi yönünden önemli bir gıda ve arı ürünü olan bal, Türk Standartları Enstitüsünün Bal Standardında “bitkilerin çiçeklerinde bulunan nektarların veya bitkilerin canlı kısımlarından yararlanarak bazı eşkanatlı böceklerin salgıladığı tali maddelerin balarıları (Apis mellifera) tarafından toplanması vücutlarında bileşimlerinin değiştirilip petek gözlerine depo edilmesi ve buralarda olgunlaşması sonucunda meydana gelen tatlı bir üründür. Bal başlıca glikoz ve früktoz olmak üzere farklı şekerleri ihtiva eder. Balın rengi su beyazından koyu kahverengine kadar değişebilir. Bal akıcı, viskoz, kısmen veya tamamen kristalize olabilir. Balın tadı ve aroması balın menşeine ve bitkinin türüne göre değişir” olarak tanımlanmıştır.
Balın Bileşimi
| BAL KODEKSİ (Çiçek) |
NEM | En fazla %20 |
SAKKAROZ (en fazla) | 5 g/100 g |
Maltoz( en fazla) | % 4 |
FURUKTOZ+GLUKOZ(en az) | 100 g'da 45 g |
Fruktoz / Glukoz | 0,9 - 1,4 |
| 1,0-1,85Kestane (Castanea sativa) |
| 1,2-1,85Akasya (Robiniapseudoacacia) |
| 1,0-1,65Kekik (Thymus spp.) |
Suda çözünmeyen madde (en fazla)* | 0,1 g/100 g |
Serbest asitlik(en fazla) | 50 meq/kg |
Elektrik iletkenliği | En fazla 0,8 mS/cm |
Diastaz sayısı(en az) | 8 |
HMF (en fazla)** | 40 mg/kg |
Balda protein ve ham bal delta Cl3 değerleri arasındaki fark | -1,0 veya daha pozitif |
Balda protein ve ham bal delta Cl3 değerlerinden hesaplanan C4 şekerleri oranı(en fazla) | %7 |
Prolin miktarı(en az) | 300 mg/kg |
Naftalin miktarı (en fazla) | 10 ppb |
Polen ( en az ) | %45
|
Genel olarak bal; %80 şeker ve %17 su içerir. Geriye kalan %3’lük kısım mineral maddeler, amino asitler, renk maddeleri, vitamin ve enzimlerden oluşur. Balı diğer şekerli maddelerden daha değerli kılan içerdiği enzimlerdir. Enzimler yüksek sıcaklıklarda tahrip olacağından bal yüksek sıcaklıklarda ısıtılmamalıdır. Bal, varroa mücadelesinin yanlış zamanda yapılması sonucu oluşan “ilaç kalıntısı” içermemelidir. Bu nedenle kolonilere erken ilkbahar ve son bal hasadından sonra geç sonbahar dönemleri dışında ilaç verilmemelidir. Aksi halde bal çok değerli bir gıda olmaktan çıkıp insan sağlığı bakımından tehlike arz edecektir. İster süzme ister petek hangi tür bal olursa olsun, ilaç kalıntısı içermeyen ve belli oranlarda enzim bulunduran bütün ballar kaliteli ve değerlidir. Balın tanımında da bahsedildiği üzere, toplandığı bitkiye (orijinine) bağlı olarak bal, zamanla kristalize olabilir. Balın kristalize olması doğal bir olaydır.
Bal yüksek su oranına bağlı olarak ekşimediği sürece yıllarca bozulmadan kalabilir. Balın bozulmaması (ekşimemesi) için su oranı %20’nin üzerinde olmamalı ve bunu sağlamak için de olgunlaşan bir başka ifadeyle, bir çerçevede petek gözlerinin tümü veya en az 2/3’ü sırlanmış petekler hasat edilmelidir. Hasat edilen ve süzülen bal dinlendirildikten sonra cam kavonozlara veya laklı tenekelere doldurulmalıdır. Özellikle %17’den daha yukarı su içeren ballar ambalaja girmeden önce ekşimeyi önlemek amacıyla 60 C’de yarım saat ısıtılmalıdır. Doğru yapılmayan ısıtma işleminde balın enzim değerini kaybettiği ve balda bir kalite kriteri olan HMF (hidroksi metil furfurol) değerinin yükseldiği unutulmamalıdır.
BALMUMU :
Balmumu, 13-18 günlük genç işçi arıların son 4 çift karın halkaları üzerinde bulunan mum salgı bezlerinden salgılanan ve arı tarafından petek yapımında kullanılan bir maddedir. Mum salgı bezlerinden sıvı olarak salgılanan balmumu karın halkaları arasından dışarı çıkarken hava ile temas eder etmez katı hale geçerek beyaz bir pulcuk şekline dönüşür. Arı bacakları yardımı ile ağzına aldığı pulcuğu çiğneyerek petek örer. Balmumu, ağırlıklı olarak temel petek yapımı yanında, kozmetik ve ilaç sanayiinde, parlatma, cilalama, su geçirmezliğin sağlanması, kalıpçılık ve dişçilik gibi çok değişik alanlarda kullanılmaktadır.
Arının 1 gr balmumu üretebilmesi için yaklaşık 10 gr bal yemesi zorunludur. Bu nedenle koloninin gelişebilmesi, bir diğer ifadeyle, arıların petek örebilmesi ya da temel petekleri kabartabilmesi için; kolonide bol miktarda uygun yaşlı genç işçi arıların mevcudiyeti, kolonide yeterince bal bulunması veya nektar akımının varlığı ya da kolonilerin şeker şurubuyla beslenmesi gereklidir. Hastalıklı ve zayıf koloniler balmumu üretemediğinden ve gelişemediğinden bu tür kolonideki petekler zamanla siyahlaşır. Tam tersine, sağlıklı ve güçlü kolonilerde mum salgılama ve petek örme süreklilik kazanır. Kolonideki yeni örülmüş beyaz petekler ve çerçeveler arasındaki beyaz bağlantılar sağlıklı ve gelişen bir koloninin tipik belirtileridir.
POLEN :
Polen arıların gelişmelerinde ve görevlerini yapabilmelerinde hayati öneme sahip bir maddedir. Şayet kolonide polen yoksa yavru gelişimi durur, kolonide büyük bir panik başlar. Bilindiği üzere arılar enerji ihtiyaçlarının baldan karşılarken, ihtiyaç duydukları diğer tüm maddeleri (amino asit, vitamin, mineral madde gibi) polenden karşılarlar. Kısaca polen, arıların ihtiyaç duydukları tüm maddeleri içermekle birlikte, insanlar için de önemli bir besin kaynağıdır. Bazı profesyonel arıcılar bal yanında polen ya da öncelikli olarak polen üreterek daha kazançlı arıcılık yapmaktadırlar. Yapılan çalışmalarda bal üretimine ek olarak yapılan polen üretiminin arıcının gelirinde %30 artışa neden olduğu bulunmuştur. Bu bakımdan, daha kazançlı bir arıcılık için arıcılarımızın polen üretimine geçmeleri teşvik ve tavsiye edilmelidir.
Polen, kovan giriş deliği önüne veya tabanına monte edilebilen polen tuzaklarının kullanılması ile üretilir. Polen tuzağı çekmecelerinde toplanan polen, her gün veya her iki günde bir alınarak; teknik olarak, sıcaklığı 40 C’ı geçmeyen havalandırmalı kurutma dolaplarında veya basitçe, havalandırmalı, doğrudan güneş almayan sıcak bir yerde, kalınlığı 1 cm’yi geçmeyecek şekilde serilerek ve zaman zaman karıştırılarak kurutulabilir. Kurutma ile polende bulunan yüksek nemin %7’ye düşürülmesi ve güvenle saklanması sağlanır. Kurutulan polen ince eleklerden geçirilerek ve basit bir üfleme sistemi ile temizlenir. Kurutulan ve temizlenen polen hava almayan cam kavanozlarda veya polietilen torbalarda saklanır. 1-4 hafta gibi kısa süreli saklamalarda normal oda sıcaklığının yeterli olmasına karşın uzun süreli ve ideal saklama ortamı 4-5 C’dır. Basit olarak günlük kullanılan bir buzdolabı bu ortamı sağlar. Polenin kurutulması ve temizlenmesine müteakip karbondioksit (CO2) uygulanmasına tabi tutulması polenin daha güvenli saklanmasına katkıda bulunur.
Çoğu arıcı polen toplamanın koloni gelişimine ve sonuçta bal üretimine olumsuz etkide bulunduğunu düşünür. Oysa yapılan araştırmalar, polen toplanılan kolonilerdeki arıların bu açığı kapatmak için daha fazla çalıştıklarını ve sonuçta polen toplamaya rağmen koloninin gelişiminde ve de bal üretiminde ciddi bir olumsuzluğun olmadığını göstermiştir. Ancak, ekonomik bir polen üretimi için kolonilerin, bol polen üreten bitkilerin mevcut olduğu yerlerde bulundurulmaları, kolonilerin güçlü olması, yavru içermesi ve gerektiğinde şeker şurubu ile beslenmesi gereklidir. Uygun bir yerde bulunsalar bile zayıf ve yavru içermeyen koloniler yeterli polen toplayamazlar.
Polen, insan sağlığı ve beslenmesi yönünden gerekli tüm amino asitleri, vitaminleri, mineral ve diğer maddeleri bir denge içinde bulunduran doğadaki tek ve en zengin besindir. Bu yönüyle polen hem dünyada hem de ülkemizde; vücut direncinin arttırılması ve korunmasında, gelişme bozukluklarının düzenlemesinde, özellikle prostat ve karaciğer problemlerinin giderilmesinde sporcular, yetişkinler ve çocuklar tarafından kullanılmaktadır. Polenin sabahları kahvaltıdan önce aç karnına alınması tavsiye edilmektedir. Günlük doz kişiye ve vakaya göre değişmekle birlikte genel olarak; yetişkinler için 15-20 gr, 3-5 yaş arası çocuklar için 5-10 gr ve 6-12 yaş arası çocuklar için 10-15 gr olabilir. Nadiren de görülse polenin bazı kişilerde alerjiye neden olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve bu durumda polen alımından vazgeçilmelidir.
ARI SÜTÜ :
Arı sütü, 6-12 günlük genç işçi arıların başlarındaki salgı bezlerinden salgılanan, besin değeri oldukça yüksek, beyaz renkli, peltemsi, hafif acımtırak bir arı ürünüdür. Bugün için hem dünyada hem de Ülkemizde insan sağlığında bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve korunmasında kullanıldığı gibi kolesterol ve tansiyon düşürmede, cinsel fonksiyonları iyileştirmede, hücre yenileyici ve onarıcı etkisinden dolayı cilt ve saç problemlerinde kullanılmaktadır. Bu çerçevede tüm dünyada ve özellikle Çin’de tonlarca arı sütü üretilmekte ve ticareti yapılmaktadır. Polen üretimi gibi arı sütü üretimi de arıcılıktan elde edilen kazancı artırmaktadır.
Teknik arı sütü üretimi, ana arı üretimine benzer olarak “Doolittle yöntemi” olarak adlandırılan “larva transferi yöntemi” ile yapılmaktadır. Bu yöntemde; boş bir çerçeveye, kendi etrafında dönebilen 2 veya 3 çıta monte edilerek transfer (aşılama) çerçevesi hazırlanır. Bu işlemden daha önce veya sonra 8-9 mm çaplı tahta kalıp yardımıyla eritilmiş bal mumundan 8-9 mm uzunluğunda temel ana arı yüksükleri yapılır veya fabrikasyon olarak plastikten yapılmış olanlar temin edilir. Bal mumundan veya plastikten yapılmış bu temel ana arı yüksükleri eritilmiş bal mumu yardımıyla çerçeve üzerindeki çıtalara yapıştırılır. Arılıkta bulunan kolonilerden bolca günlük larva (1 gün yaşlı larva) içeren açık yavrulu bir petek çıkartılıp, günlük larvalar transfer iğnesi ile temel ana arı yüksüklerine transfer edilir. Transfer işlemine müteakip, aşılama çerçevesi transfer işleminin 1-2 gün öncesinden düzenlenen üretim kolonisine verilir. Transfer çerçevesinin üretim kolonisine verilmesinden 2.5-3 gün sonra ana arı yüksüklerindeki larva dışarı atılıp yüksüklerdeki arı sütleri tahta bir kaşıkçık yardımıyla koyu renkli cam kavanozlara alınır. Arı sütünün alındığı yüksüklere tekrar larva transferi yapılıp üretim kolonisine verilmesiyle arı sütü üretimi devam ettirilir. Renkli cam kavanozlara alınan arı sütü hemen, buzdolabı gibi soğuk bir ortama getirilmeli ve burada saklanmalıdır. Arı sütü üretim kolonileri diğer adıyla bakıcı koloniler, ana arısız veya ana arılı olarak düzenlenebileceği gibi bolca genç işçi arı içeren “oğul kutusu” olarak ta hazırlanabilir. Üretim, ana arısız kolonilerde yapıldığında; koloninin ana arısı larva transferinden 1-2 gün önceden alınmalı, koloni bol miktarda genç işçi arı, polen, bal ve kapalı yavru içermelidir. Koloni mevsim boyunca şeker şurubu beslenmeli ve haftada bir olmak üzere bu koloniye genç işçi arı veya kapalı yavru petek takviyesi yapılmalıdır. Üretim kolonisinin gücüne bağlı olarak koloniye 100-300 adet hücre içeren 1-3 adet arasında veya daha fazla sayıda transfer çerçevesi verilebilir. 5 hücreden ortalama 1 gr arı sütü elde edilebilir.
Mutlak surette soğuk ortamlarda saklanması gereken arı sütünün tüketimi; sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce ve tahta bir kaşıkçık yardımıyla saf olarak dil altından alınması şeklinde tavsiye edilmektedir. Yetişkin bir insanda günlük doz 500 mg (yarım gram) olabileceği gibi vücut ağırlığının her kg’ı için 3 mg olarak da hesaplanabilir.
PROPOLİS
Propolis, arıların bitki filiz ve tomurcuklarından topladığı; kovan giriş deliğini, çatlak ve kırıkları kapattığı, antibakteriyel, antiviral, antifungal, antioksidan, antiparazitik özelliklere sahip sarı, yeşil ve kahverengi yapışkan ve reçinemsi bir maddedir.Kafkas Arısı iyi bir propolis toplayıcısıdır.
Arılar bitkilerden topladıkları bu reçinemsi maddeyi arka ayaklarında kovana taşırlar. Balmumu ve bazı sindirim salgılarıyla karıştırarak kovan içinde kullanırlar. Arılar propolisi kovanda dip tahtası, çerçeve kenarları ve giriş deliği arkasında biriktirirler. Kovanda balmumu ile karıştırarak, larva yuvalarının cilalanması ve sterilize edilmesi için kovanda kullanılır. Kovanı güçlendirir, kovanı bakteri ve virüs enfeksiyonlarına karşı korur.
Propolis örneklerinde bitkisel kaynağa bağlı olarak 150-200 bileşik veya kimyasal saptanmıştır.Propolis ortalama olarak % 55 oranında reçineli bileşikleri ve balsamları, % 30 oranında balmumu, % 10 civarında aromatik yağları ve % 5 oranında arı poleni içermektedir. Kalan % 5 'lik kısmında ise, flavonoidler, aminoasitler, B vitaminini ve en önemli olarak tanımlayabileceğimiz antibiyotik içermektedir.
İnsan sağlığında rolü oldukça fazladır. Kansere karşı koruyucudur. Merhemi ve ağız gargarası diş eti enfeksiyonları ve boğaz ağrıları ile savaşır. Cilt yaralarını iyileştirir, uçuk yaralarında ağrıyı hafifletir ve iyileşmeyi destekler. Bağışıklık sistemini destekler. Solunum enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Akciğer rahatsızlıklarında faydalıdır. Doku yenileyicidir. Anti-diabetiktir. Mide yaralarını küçülttüğü bilinir. Farenjit gibi hastalıkların tedavisinde destek olarak kullanılması önerilmektedir. Propolisin bazı kişilerde hafif alerjik reaksiyona neden olabilir. Doktor gözetiminde kullanılmalıdır.
ARI ZEHRİ
İşçi arıların zehir bezleri tarafından üretilir. Bu bezler dişi bireylerde gelişmiştir. Arı zehiri açık renkli şuruba benzer bir sıvıdır. Kendine özgü tat, koku ve aroması bulunmaktadır. Genelde keskin acı bir tadı vardır. Karmaşık yapıda bir içeriğe sahip olan arı zehirindeki kuru madde miktarı yaklaşık %12 düzeyindedir. İçeriğinin %2-6 kadarı şeker, %1-3'ü yağ, %1'i serbest amino asit ve %3-4'ü ise külden oluşur. İçerdiği başlıca minareller ise P, Ca, Mg ve Cu'dır. En etkin içeriğini enzim ve peptidler oluşturur. Sıcak ve soğuğa tolerans düzeyi çok yüksek olup hava ile temas ettiği anda kısa sürede kuruyup kristalize olmaktadır. Kurutulmuş kristalize arı zehiri cam kavanoz içerisinde ve buzdolabında ayrıca muhafaza edilebilir. Arı zehirinin birçok rahatsızlığa iyi gelmesi nedeniyle üretimi ve tıpta kullanımı her geçen gün artmaktadır. Farmokolojik olarak arı zehiri kan dolaşımını artırıcı, bakteri öldürücü, radyasyona karşı koruyucu, tansiyon düşürücü etkileri ve bağışıklık sistemini aktive edici etkilere sahiptir. Arı zehiri ile herhangi bir tedaviye başlamadan önce mutlaka arı zehiri alerji testi yaptırılmalıdır. Arı zehirinin etkili olduğu kabul edilen MS, arthritis (eklem iltihabı) ve romatizma rahatsızlıklarından başka epilepsi( sara ), migren, Sinüzit, bazı kanser türleri, damar tıkanıklıkları, astım ve AİDS'te kullanılmakta ve başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Unutulmaması gereken en önemli konu aşırı duyarlı bir kişinin bir tek arı sokması ile birkaç dakika içerisinde anaflaktik şoka girebileceği ve bunun sonucunda da yaşamsal bir tehlikenin oluşabileceğidir.
APİLARNİL
Apilarnil biyolojik olarak aktif arı ürünlerinden biridir. Erkek arı yavrusu bulunan petek gözleri kapanmadan önce 3,7 günlük larva halidir Homojen, sütümsü boza kıvamında, sarımsı gri renkte ve acımsı bir tada sahiptir.
Apilarnil'in ortalama olarak % 25-35 kuru madde, % 9-12 protein, % 6-10 karbonhidrat, % 5-8 lipid, % 2 kül ve % 3 oranında da tanımlanamayan madde içeriğine sahip olduğu bildirilmektedir. Arı larvası proteince, dolayısıyla aminoasitler bakımından oldukça zengindir. İçerdiği vitaminler (A, B1, B6, kolin) ve mineraller (Ca, P, Na, Zn, Mn, Fe, Cu ve K), bal arılarının beslendiği polen kaynaklarının çeşidi ve zenginliği, üretilen apilarnilin kalitesini artırmaktadır. Apilarnil, yüksek düzeyde antioksidan özelliğe sahiptir. Bu özellik yapısındaki zengin polifenollerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca apilarnilin erkek eşeye özgü hormonlar, özellikle testosteron bakımından zengin olduğu ve erkek eşey özelliklerini güçlendiren androjenik etkisi saptanmıştır.
Apilarnil;, sağlıklı kişilerde, anoreksiyada (iştah artırıcı etkisi nedeniyle), hipoporoteinemi (protein yetersizliğinde), aşırı fiziksel ve mental yorgunlukta, prematüre çocukların gelişiminde, okul öncesi çocukların zeka ve motor kaslarının gelişiminde (nörofizikokimyasal etkisi nedeniyle), depresyon, sinir sistemi hastalıklarında (nöromodulator etkisi nedeniyle), alzheimer tedavisinde (Beyindeki gri hücre yıkımını önleyen etkisi nedeniyle), kemik gelişimi sorunları ve iskelet sistemi hastalıklarında (kemik erimesi, kemik doku kaybında), endokrin (iç salgı bezi) rahatsızlıkları, hipofiz ve adrenal bezlerin yetersizliği, menstruasyon öncesi sancılarda, bağışıklık sistemi hastalıklarında (Biyostimulatif olarak), geriatride (cilt dokularında yenilenme gücünü artırıcı özelliği nedeniyle), kimyasal yapısına göre saf ya da liyofilize yapıda, tıp, gıda ve kozmetik alanında kullanılmaktadır.
ARI EKMEĞİ(PERGA)
Arı ürünleri içerisinde Perga'nın (arı ekmeği) çok özel bir yeri bulunmaktadır. Türkiye'deki ismi arı ekmeği olan bu çok zengin besin deposu, yurtdışında "perga" olarak bilinmektedir. İçeriğindeki benzersiz ve çok miktardaki yararlı bakteri ve tortu sayesinde normal polene göre çok daha değerli ve faydalıdır. Arı tarafından özel olarak fermente edilmiş bir polendir. Arı ekmeği, arının bal / nektar (% 25) ve polenin (% 70) enzimatik tepkimesiyle üretilen fermente bir polendir.
Perga, polenin içerdiği tüm mineralleri ve değerli besinleri içerisinde aynen barındırmasının yanında, polene göre en az üç kat daha yüksek biyo aktif özelliğe sahiptir. Bunun temel nedeni, perganın polenden farklı olarak arının özel enzimleri ile fermente edilmesi ve içerisindeki minerallerin yarayışlı hale gelmesidir. Arı ekmeği yapısında ortalama % 20-22 protein, % 24-35 karbonhidrat, % 1.6 lipid, % 2.43 mineral, % 3.5 laktik asit, % 35 şeker ve % 1.6 yağ içeriğine sahiptir.
Zihin yorgunluğu ve dikkat bozukluğunu azaltır. İçerdiği yüksek düzeydeki B vitamini ve diğer vitaminler ile vücuda destek olur. En başta kanser olmak üzere birçok hastalığa karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Hastalıklara karşı vücudun direncini önemli ölçüde artırır. Vücut yorgunluğunu azaltıcı etkisi ile enerji verir, vücut performansını artırır, zinde tutar ve yaşlanmayı geciktirir. Prostat rahatsızlığı olan erkeklerin tedavisinde oldukça faydalıdır. Bağırsak ve mide rahatsızlıklarının giderilmesine yardımcı olur. Kalp damar tıkanıklarını önleyici bir madde olan rutenyumu içerisinde barındırdığı için, kılcal damarların duvarlarını güçlendirerek bu hastalıklara karşı insan bedenini korur.